Görüntüleme (gezinme ile): 79 -- Görüntüleme (arama ile): 2 -- IP: 3.149.230.44 -- Ziyaretçi Sayısı:

Özgün Başlık
Osmanlı Devleti'nde Faiz

Yazarlar
İsmail Otar

Dergi Adı
Istanbul Management Journal

Cilt
Mayıs 1999, Sayı 33, ss. 53-64

Özet
İstanbul, Üsküdar'da Hace Hasna Hatun mahallesindeki mescid ve çeşme vakıflarının H.1197 (M. 1793) yılına ait hesapları hakkında bir makalemiz çıkmıştı. Bu yazımızda, her iki vakfın parasının faizle ikraz edildiği, imam ve müezzinler dahil bütün çalışanların ücretleri aile diğer masrafların, alınan faiz gelirlerinden ödendiği ve faizle para verilmesinde bir mahzur görülmemiş olduğu belirtilmişti. Türkiye'de "faiz "kelimesi, bütün eşanlamlı sözler de dahil, ekonomik, sosyal ve şer'î bakımlardan farklı anlaşılmıştır. İslâm âleminde, bu konuda, çok farklı ve hatta sert içtihad, mütalâa, karar ve fetvalar mevcuttur. Buna rağmen, Osmanlı Devleti, bunun ekonomik ve sosyal hayattaki çok büyük ehemmiyetini de gözönüne alarak, mevzuu, fetvalar, mahkeme kararları ve tatbikat ile, çok uygun bir formüle oturtmuştur. Biz, bu makalemizde, bu konuyu kısaca gözden geçirmeğe çalışacağız. Faiz, para, madde veya hizmet dolayısıyla borçlanılması halinde bahis mevzuu olabilir. Borç, zamanı, vadesi gelince ödenecektir. Borç verme, iki şekilde olabilir : Birincisi, para sahibi kişinin, gelir temin etmek amacıyla ödünç para vermesidir. Diğeri de, imkânı olan kimsenin, ihtiyacını ileri sürerek kendisinden talepte bulunan kişiye, menfaat amacı olmadan, "sadaka "olarak, borç vermesidir. Bu türden borçlanmalar insanî yardım mahiyetinde olduğu için verilen para aynen geriye alınır ve gelir sağlamak sözkonusu olmaz. Makalemizde yalnızca gelir getiren borçlanmalar incelenmiştir. Yazımızda, geniş manası ile "faiz "kelimesi kullanılmış, yeri geldikçe eşanlamlılarına yer verilmiştir.